BUGÜNÜN SİYASETÇİLERİ NEDEN HOŞGÖRÜLÜ OLAMIYOR?
Son zamanlarda siyasetteki kutuplaşma, kamplaşma giderek sertleşmeye başladı.
Bunun sonucudur ki, siyasetçiler göstermeleri gereken hoşgörü çizgisinden ciddi biçimde uzaklaşıyorlar.
Halbuki, siyasetçilerin kendilerine yönelik çok ağır ve sert eleştirilere sıradan insanlardan daha fazla katlanmaları gerekir.
Yakın tarihimizden örnekler verecek olursak, Süleyman Demirel’in avukatlığını yapan Yaşar Topçu’nun anılarından aynen aktaralım:
“1979 tarihinde rahmetli Demirel Başbakan idi. Antalya’nın küçük bir ilçesinde vatandaşın biri, bir kahvehanenin ortasında Rahmetli Demirel’e açıkça sövüp saymış. Başbakan olduğu için o zamanki Cezâ Kanunu’na göre, savcı re’sen soruşturma başlatmış. Adam içeri atılmış. Olayı duyan Demirel, (Bu hâkim ve savcı arkadaşlar da bazen kantarın topuzunu kaçırıyorlar. ‘Başbakan’a hakaret etti’ diye bir vatandaş tutuklanır mı? Biz burada oturuyoruz, haberimiz olmuyor) dedi. Ve bana dönerek, (Hemen Antalya’ya, o ilçeye git ve o vatandaşı hapisten çıkar, tahliye et gel. Sevaba girersin. Durup dururken bir ülkenin vatandaşı Başbakanına sövmez. Yaptığımız işlerle kim bilir adamın ne kadar canını sıkmışız, nasıl bunalmışız ki adam sövmüş! Dedi. Biz de o vatandaşla ilgili şikayetçi olmadık ve tahliye ettik.”
Örnekler sadece Demirel’le ilgili değil elbette, Özal, Erbakan, Ecevit ve Türkeş’le ilgili onlarca örnek sayabiliriz. Hatta, 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren’le ilgili de örnekler verilebilir.
Metin Akpınar’ın rol aldığı Devekuşu Kabare’nin Yasaklar, Deliler gibi oyunlarında, dönemin siyasetçilerinin nasıl hicv edildiğini, rahmetli Levent Kırca’nın oyunlarında dönemin siyasetçilerini nasıl yerden yere vurduğunu, gazetelerdeki karikatürlerde siyasetçilerin dansöz kıyafetleriyle çizildiğini gördük, izledik.
Eski Türkiye’deki tüm siyasetçiler, kendilerine yönelik ağır eleştirileri hoşgörüyle karşılar, gazetecileri, sanatçıları, vatandaşı mahkemelerde süründürmek bir yana, açılan davaları bile geri alırlardı.
Doğrusunu söylemek gerekirse, ben hoşgörü adına, toplumsal barış adına eski Türkiye’yi özlemeye başladım.
Yeni Türkiye’de düşünmek serbest, ama düşündüğünü ifade etmek yasak!
Düşündüğünü korkmadan, kaygılanmadan söyledin mi, yazdın mı, ya vatan haini olursun, ya bölücü, ya da FETÖ’cü olarak yaftalanırsın.
AK PARTİ SEÇİME YAKIN POPÜLİZM KARTINI KULLANDI
Ülkede ekonomik kriz olduğu kuşkusuz bir gerçek..
Bu gerçeğin farkında olan AK Parti, yerel seçimlere kısa bir süre kala popülizm kartını açarak önemli müjdeler açıkladı.
Asgari ücret 2020 lira oldu, doğalgaz ve elektrikte yüzde 10 indirime gidiliyor.
Asgari ücretin artması, doğalgaz ve elektrikte yapılan indirim elbette piyasaya olumlu yansıyacak.
Bu yansımanın 31 Mart seçimlerinde sandık sonuçlarını da bir miktar iktidar lehine etkilemesi kaçınılmazdır.
Çünkü, halkımız genelde cebine bakarak siyasi refleks gösterir.
Yani satın alma gücüyle orantılıdır siyasetle ilişkisi..
Eğer cebinde delik varsa ülkeye yönetenlere tepkisini sandıkta gösterir.
Cebindeki delik küçülmüşse ya da kapanmışsa iktidarı değiştirmeyi düşünmez.
AK Parti iktidarı halkın bu özelliğini iyi bildiği ve analiz ettiği için, seçime az bir süre kala popülizm kartını devreye sokmuş ve muhalefete karşı önemli bir avantaj elde etmiştir.
Düzce’deki yerel seçimlere gelecek olursak, AK Parti zaten seçime büyük bir oy farkı ile giriyor. Faruk Özlü’nün adaylığı AK Parti’ye avantaj sağlıyor.
Asgari ücret artışı, doğalgaz ve elektrikteki indirimler kararsız seçmeni AK Parti’ye yaklaştırabilir.
Diyeceğim o ki, AK Parti adayı Faruk Özlü, ciddi bir hata yapmaz ise seçimi zorlanmadan kazanır.
Bu satırların yazıldığı anda henüz muhalefetin belediye başkan adayları belli olmamıştı.
Hele bir adaylar belli olsun, siyasi analizimizi daha gerçekçi bir şekilde yapabiliriz.
ZÜLKİF DAĞLI
Düzce Valisi Zülkif Dağlı, bağımlılıkla mücadele konusunda takdir edilen çalışmalara imza atıyor.
Geçen hafta uluslararası düzeyde sempozyum düzenlendi.
Bütün kamu kurumları bağımlılıkla mücadelede aktif rol oynuyor.
Öğretmenler, muhtarlar, imamlar bu kampanyada el ele çalışıyor.
Dumansız işyerleri için çalışma yapılıyor, amatör spor kulüplerine ve sporculara özel destek sağlanıyor.
Vali Dağlı’nın önderliğindeki bağımlılıkla mücadelede önemli mesafeler ele edildi, yüzlerce, binlerce genç için önlemler alındı.
Vali Dağlı’yı yaptığı çalışmalarından dolayı Düzceliler adına kutluyorum.
hoşgörülü olunabilir neden olunmasın ama sen R OY ALMIŞ yani her 2 vatandaşdan 1 inin oyunu almış bir başkanı ayğından asmaya zindanlarda zehirletmeye çalışırsan kusura bakma ama buna kimse hoşgörülü yaklaşmaz.hadi o kendini bilmez sanatçı müsvetteleri hayasızca konuşuyolar peki asıl bunların söylemlerini sizin gibi asil köşe yazarların bu söylemleri NORMALLEŞTİRMEYE ÇALIŞMALARI akpınar ve gezen kadar sizide sorumlu hale getirmiyormu..
Eleştiri bahsettiğin gibi hicv yoluyla yıllardır yapılıyo ama hiçbirinde seçilmiş bir cumhurbaşkanını ayağından asmak veya zindanlarda zehirlemekten bahsedilmedi bu hicb olamaz çünkü ben hiç gülmedim. İşin çok daha vahimi bu yobaz söylemi bu gibi örneklerle normalleştirmeye çalışmaktır. Çok daha acı olan.akpınarla gezen hiç olmassa düşüncelerinde gerçekler. Peki düşüncelerinde gerçek olmayan faşistlere ne demeliyiz.