Son günlerde ülke gündeminde önemli gelişmeler oluyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Apo Meclis’e gelip konuşsun, PKK’ya silah bırakma çağrısı yapsın, gerekirse umut hakkından yararlansın” şeklindeki çıkışı tartışılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Bahçeli’nin bu ezber bozan çıkışını olumlu buldu ve teşekkür etti.
Biz bu senaryonun benzerini “Çözüm Süreci” denilen oyunda görmüştük.
O dönem “analar ağlamasın” safsatasıyla PKK mensuplarıyla Oslo’da ve İmralı’da görüşmeler yapılmış, PKK’lara kısmi af getirilmiş, Kandil’den Habur’a gelen silahlı teröristler, sözde çadır mahkemelerinde serbest bırakılmıştı.
Hatırlarsanız, Eski İçişleri Bakanı Soylu, “Teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliyoruz” demişti. Şimdi ne oldu da, birdenbire ikinci çözüm süreci için değmeye basıldı?
Bilmediğimiz ne oldu da, “Apo Meclis’e gelip konuşsun, terör bitsin” aşamasına geldik?
Denize düşen yılana sarılır misali, terörü bitirmek için bebek katili Apo’nun ağzından çıkacak sözlere mi muhtaç kaldık?
Umut hakkı denilen yasal düzenleme, müebbet hapse mahkum olan ve cezaevinde 25 yıl kalanları kapsayan bir düzenlemedir.
Apo’ya umut hakkı verilmesi, yapılacak yasal düzenleme ile binlerce şehidin kanı elinde olan Öcalan’ı serbest bırakmak anlamına gelir.
Acaba iktidar önümüzdeki süreçte bebek katili terörist başı Apo’yu serbest mi bırakacaktır?
Benim aklım ve vicdanım bunu kabul etmiyor.
Bunun hiçbir gerekçesi ve izahı olamaz.
Teröristlerle asla pazarlık yapılmaz.
Çünkü “Apo Meclis’e gelsin, PKK’ya silah bırakma çağrısı yapsın ve terör bitsin” söylemi teröristlerle pazarlık anlamına gelir.
MHP lideri Bahçeli ne yapmak, nereye varmak istemektedir?
Yoksa Bahçeli’nin söylemleri AK Parti ile yapılmak istenen başka bir oyunun başlangıcı mıdır?
Bahçeli’nin bu sözlerine ben söylemiş ya da yazmış olsaydım, şu an PKK propagandası yapmaktan dolayı içeri girerdim.
Bahçeli’nin sözleri tartışılırken, bir anda Esenyurt Belediye Başkanı PKK’lı olmak suçlamasıyla tutuklandı ve yerine kayyum atandı.
İktidar sözde çözüm süreci gibi “terör bitsin” amacıyla Apo ve PKK/KCK ile yeniden diyalog kurmaya hazırlanırken ve DEM Parti ile görüşmeler yapılırken, bir belediye başkanının PKK’lı olduğu iddiasıyla tutuklanması ilginç değil mi?
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Kimse bana “Sen büyük resmi görmüyorsun” filan gibi cevap vermeye kalkmasın?
Benim tezim özetle şudur:
İktidar denize düştü, boğulmamak için yılana sarılmak istiyor