Gazetecilik mesleğine 1 Şubat 1985 yılında başladım.
1 Şubat 1985’te 212 sayılı Basın Kanunu’ndan sigortalı olarak gazetecilik mesleğime başladığımdan bu yana tam 40 yıl geride kaldı.
Geride kalan 40 yılda neler yaşadım, neler gördüm.
12 Eylül darbesinin izlerinin henüz silinmediği, darbeci Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı olduğu dönemler, ANAP iktidarları ve Özal dönemi..
Ardından Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller’li dönemler..
Başbuğ Türkeş’in vefatı sonrası Devlet Bahçeli’nin MHP’nin başına geçmesi..
Toplumu kutuplaştıran 28 Şubat süreci..
2001 krizleri, AK Parti’nin iktidara gelmesi, Erdoğan’ın önce başbakan ve sonra Cumhurbaşkanlığı süreçleri..
Ergenekon, Balyoz gibi FETÖ kumpasları..
15 Temmuz hain darbe teşebbüsü.
Ve başkanlık sistemi..
40 yıllık gazetecilik hayatımda bu saydığım tüm liderleri yakından takip etme; -sayısız kez mitinglerine ve basın toplantılarına katılmak gibi- ismini sayamayacağım yüzlerce bakanlarla, milletvekilleri, mülki amirlerle birlikte çalışma fırsatını yaşadım ve iletişimde bulundum.
Meslek hayatımda yazdığım haberler sebebiyle birçok kez yargılandım, kimi zaman hukuksuzluğa maruz kaldım.
Şunu açıkça itiraf etmeliyim ki, meslek hayatımda son dönemlerde olduğu kadar hiçbir dönem kendimi baskı altında hissetmedim.
12 Eylül ve 28 Şubat sonrasının askeri baskı dönemlerinde dahi gazeteciler ve medya organlarına bu kadar baskı uygulanmadı.
Örneğin 28 Şubat sürecinde askeri vesayete karşı en şiddetli ve etkili muhalefeti Kanal 7 televizyonu yapardı. O dönem partiler bile kapatılırken, en sert muhalefeti yapan Kanal 7’ye ve bu kanaldaki gazetecilerin özgürlüğüne dokunulmadı.
Bugün geldiğimiz noktada iktidarın hoşuna gitmeyen haberleri yapan, iktidar aleyhine iki kelimelik twet atan, iktidarın yanlış uygulamalarını eleştiren, hatta 6-7 yıl önce sosyal medyada iktidarın hoşuna gitmeyen paylaşım yapanlar yaka paça içeri atılabiliyor.
Elbette gazeteciler de yargılanabilir, ama bu süreç hukuka aykırı olmamalı ve yargı sopa olarak kullanılmamalı.
Meslekte geçen 40 yıl sonra basın ve ifade özgürlüğünün daha ileriye gitmesini beklerdim, ama nafile..
Türkiye’de artık gazetecilik mesleğini özgürce icra etmek hiç de kolay değil..
Her ne kadar gazetecilik ve basın özgürlüğü Anayasa’da güvence altına alınmış olsa bile, Anayasa mahkemesinin verdiği birçok kararın uygulanmadığı bir süreçte basın özgürlüğünden söz etmek ne derece doğru olabilir ki?
Mesleğimin geldiği nokta için mutlu değilim.
Umarım ve dilerim Türkiye gelecekte daha özgür bir ülke olacak, gazetecilik mesleğini yapanlar da bizlerin yaşadığı sıkıntıları yaşamayacaktır.
cesurca bir yazı serzeniş.....tebrikler ama yinede dikkatli güzel kardeşim....Bazan balkondan seyretmek en büyük tepkidir......sağlıcakla.