Geçen hafta meydana gelen son depremle “deprem gerçeği” ile bir kez daha yüzleştik.
Düzce, fay hattına yakın ve zemini sağlam olmayan bir coğrafyada kurulu bir şehir..
Bu şehirde her zaman deprem olacaktır ve bu şehirdeki insanlar bunu yaşayacaklardır.
Önce bu gerçeği kabul edelim.
Elbette deprem korkutucu ve ürkütücüdür..
Enkaz altında kalmak ya da ölüm korkusu insan psikolojisini çok kötü etkiler..
Fakat, bu korkuyla da yaşanmaz ki..
İnsanları deprem değil, hırsızlık yapılan binalar öldürür.
Bir yapıda demirden, çimentodan ya da diğer malzemelerden çalınmamışsa, bina deprem yönetmeliklerine uygun inşa edilmişse korkuya gerek yok..
Müteahhit hırsızlık yapmış, binanın malzemelerinden çalmışsa, işte o zaman korkulması gerekir.
Bunu nasıl mı anlayacağız?
Denetleyerek, denetim yaptırarak..
Bir cami inşaatında bile malzemeden çalınmışsa gerisini siz düşünün artık..
Acaba Düzce’deki binalarla ilgili denetimler gerektiği gibi yapılıyor mu?
İnşaatlar her aşamada titiz bir şekilde denetimden geçiyor mu?
Bu konuda şüphelerim var..
1999 depreminden sonra özellikle eski binalara güçlendirme yapıldı.
Güçlendirmeler sağlıklı oldu mu?
Son yaşanan depremde güçlendirme yapılan binaların da riskli olduğu ortaya çıktı.
O halde yerel yönetime düşen en önemli görev, eski ve riskli yapıları acilen yıkmaktır.
YORUMLAR