15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından tam 4 yıl geçti.
Devletin tüm kurumlarına sızmış olan Fetullahçılar, son bir hamleyle hükümeti devirmek, yönetimi ele geçirmek ve kendi iktidarlarını kurmak istemişlerdi.
Milletin kararlı tutumu ve direnişi sayesinde darbe girişimi başarısız oldu.
Darbenin ardından FETÖ’ye karşı kapsamlı bir mücadele başlatıldı.
Operasyonlarda örgüt büyük ölçüde çökertildi, yapılan yargılamalarda darbe sanıklarına hak ettikleri ağır cezalar verildi.
Acaba millet ve devlet olarak 15 Temmuz’dan yeterli ders aldık mı?
MUHALİFLER FETÖ’CÜ MÜ?
Son zamanlarda, iktidara muhalif olan herkes “FETÖ”cülükle suçlanmaya başladı.
Özellikle muhalif bazı gazete ve televizyonlara yönelik sistematik algı operasyonları yapılıyor.
Sözcü, Cumhuriyet, Karar, Fox TV, Tele 1, Oda TV gibi medya kuruluşlarına operasyon düzenlendi.
Birçok gazeteci ve yazar hakkında davalar açıldı, hapis cezaları verildi..
Hala cezaevinde yatan gazeteciler var.
Bugün gazetecilere yönelik baskıların benzeri geçmişte FETÖ’cüler tarafından yapılmıştı.
Daha sonra kumpas olduğu ortaya çıkan Ergenekon, ODA TV, Askeri Casusluk Devrimci Karargah ve benzeri davalarda muhalif gazeteciler hapse atıldı, FETÖ’ye karşı duruş sergileyen yazar ve aydınlar yıllarca tutuklu kaldı.
Neden muhalif gazeteci ve yazarların kalemi kırılmak isteniyor?
Neden muhalif kalemlere ve seslere tahammül edilemiyor?
Bugün medyanın yüzde 95’i iktidarın kontrolünde..
Medyanın yüzde 100’ü kontrol altına alınmak mı isteniyor?
12 Eylül, 28 Şubat dönemlerinde dahi böyle bir tablo yaşanmadı..
Askeri vesayetin ve baskının en ağır hissedildiği dönemlerde dahi muhalif sesler vardı.
SOSYAL MEDYA
Öyle anlaşılıyor ki, yazılı ve görsel medyanın tamamını kontrol altına almak yetmiyor.
Sosyal medya da bir şekilde kontrol altına alınmak isteniyor.
Bu konuna önümüzdeki günlerde yasal bir düzenleme yapılacak.
Sosyal medya mecraları sıkı bir denetim altına alınacak. Muhalif sesler, hemen susturulacak.
Düşünce ve ifade özgürlüğü baskı altına alınacak.
Peki ya sonra?
83 milyonluk bu ülke tek sesli bir vatan mı olacak?
Hani “Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet” derken, acaba bu ülkede yaşayan herkesin “tek ses, tek fikir, tek düşünce” olması mı isteniyor?
İnandığımız din bize “Sorgula, düşün, aklını kullan” derken, Osmanlı padişahlarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ü eleştirmek serbestken, şimdi neden düşünce ve ifade özgürlükleri baskı altına alınmak isteniyor?
15 Temmuz’un yıldönümünde, geçmişte yaşananlardan yeterli ders çıkardığımızı düşünmüyorum.
Daha özgür, daha demokrat, hukuk ve insan haklarına daha saygılı bir ülke olmamız gerekirken, yasaklar ve baskıların arttığı bir ülke olma yolunda ilerlediğimizi görüyorum.