YANDAŞ MIYIZ, DEĞİL MİYİZ SİZ KARAR VERİN?
Herkesin malumudur; Pusula Düzce’de refiklerinden farklı bir çizgidedir, sivri, sert ve gerçekleri olduğu gibi yazan bir gazete olarak bilinir.
Son zamanlarda şahsıma ve gazetenin yayın politikasına yönelik eleştirilerin dozu artmaya başladı.
Eleştiriler yandaşlıktan tutun da, gerçekleri yazmamak boyutuna kadar varıyor.
Elbette kamuoyu vicdanını rahatsız eden konular kendi vicdanımızı da rahatsız etmektedir.
Ancak, herşeyin bir zamanı ve sırası vardır..
Öncelikle şu hususu dikkatlere arz etmek istiyorum;
Sadece Düzce’de 10 yıldır sürdürdüğümüz gazetecilik faaliyetinden dolayı hakkımda savcılığa 70’e yakın suç duyurusu yapıldı, 30’a yakın dava açıldı. Davaların büyük çoğunluğunu kazandım. Bugüne kadar sadece 3 davayı kaybettim ve karşılığında 15 bin liraya kadar para cezası ödemekteyim.
Kaybettiğim davaların hakaret suçuyla ilgili olduğunu belirtmek isterim.
Davalardan birisi de köy muhtarından avanta isteyen siyasetçilerle ilgili iddiaydı. Yaptığımız haber nedeniyle hakkımızda 1 yıl hapis cezası verildi. 2 yıl içinde başka bir haberden ceza almadığımız takdirde bu ceza af kapsamına girecek. Bu cezanın süresi de 2017 ortasında dolacak.
Bu arada, şahsıma yönelik yaptıkları hakaret ve iftiralardan dolayı toplamda 15-20 kişi hakkında da ben dava açtım ve çoğunluğunu kazandım.
Bana ve gazeteme yandaş diyenlere sormam gerekiyor; acaba hayatınızda kaç kez savcılıklara gidip ifadeler verdiniz, kaç kez mahkemelere düştünüz, kaç kez para ve hapis cezası aldınız?
Üniversitede, adliyede ve poliste yuvalanan paralelcilerle hiç mücadele ettiniz mi?
Bu satırların yazarı olarak bedel ödeme pahasına bir zamanlar iktidarla ortak hareket eden paralelcilerle de mücadele ettik.
Elimizi kolumuzu bağlayan yargı kararları ortada dururken, hiç kimse bizden donkişotluk yapmamızı beklemesin.
Kimseye gazeteciliğimizi ve yayıncılığımızı ispat etmek zorunda değiliz.
Gazeteciliği yan iş, ek iş olarak gören ve ticari faaliyetlerine katkı sağlaması için kullanan kişilerle bizi bir tutmak en hafif tabiriyle cahilce bir yaklaşım olur.
Hele ki, işsiz, mesleksiz dolaşan, bir baltaya sap olamayanların kurduğu internet sitelerinden sallamaya çalışanlarla bizi asla bir kefeye koymayın, zul addederiz.
Uzun lafın kısası, biz hiçbir zaman yandaş olmadık, olmayız da..
Ama asla yapılan güzel ve iyi şeyleri de görmezlikten gelemeyiz, bunu yaparsak art niyetli oluruz.
Biz sadece ga-ze-te-ci-yiz…
Ve ülkemizde ve dünyadaki örneklerinde olduğu gibi tarafız..
Evet, yanlış okumadınız, tarafsız değil, tarafız!
PARALELCİLER VE İŞBİRLİKÇİLERİ, SİZİN YATACAK YERİNİZ YOK!
Kadın-doğum uzmanı ve perinatoloji (riskli gebelikler) uzmanı Prof. Dr. İsmail Özdemir şu anda İstanbul Sağlık Bilimleri Üniversitesi Kanuni Sultan Süleyman Hastanesinde çalışıyor ve yaptığı ameliyatlar ile son zamanlarda ulusal basının gündeminden düşmüyor.
Düzce Üniversitesinde 2011 yılındaki rektörlük seçimlerinde, organize ve örgütlü bir grubun saldırı ve iftiraları sonucu İsmail Hoca küstürülmüştü. Bir sendika başkanı ve bir milletvekili de bu saldırılara katılmış, sonunda Hoca çalışamaz hale gelmiş ve Düzce Üniversitesi’nden ayrılmak zorunda kalmıştır.
Daha sonra İsmail Hoca geri döndü, ama eski çalışma şevkini bir türlü bulamadı ve şimdi tekrar geçici görevle İstanbul’da çalışıyor.
Bir kaç sene öncesine kadar üniversitenin işlerine ve rektörlük seçimlerine karışanlardan ve ortalığı karıştıranlardan şimdilerde hiç ses seda çıkmıyor. Kamuoyu onları unuttu ama onların üniversiteye yaptığı tahribat unutulmadı.
Bu arada, saldırılardan nasibini alan ve kalp krizi sonucu hayatını kaybeden başhekim Talat Bahçebaşı’nı da unutmamak gerek, kendisini rahmetle yad ediyoruz.
Prof. Dr. İsmail Özdemir, Sakarya Üniversitesindeki “anne ölümleri ve kanamalar sempozyumunda” konuşmuş ve İstanbul’da yaptığı ileri düzey ameliyatlardan örnekler sunarak Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunmuştur.
Benzer şekilde ulusal basında bir kadının rahminden 81 adet ur çıkararak bu alanda dünya rekoru kırmış ve kadının rahmini kurtararak ona anne olabilme şansını vermiştir.
Düzce’deki kamu hastanesinde bir kadının rahminin alınması büyük bir başarı olarak sunulurken, Özdemir’in kadının rahmini kurtarması nasıl izah edilmeli?
Hafta sonu ise İstanbul’da 120 kadın doğum uzmanına Video-Cerrahi Eğitim Sorumlusu olarak doğum sonu kanamalarında yapılması gereken yeni ameliyat tekniklerini ve kendi deneyimlerini anlatmıştır.
Paralelciler ve işbirlikçileri aslı astarı olmayan iddialarla kumpas kurdular ve İsmail hocayı adeta linç etmek istemişlerdi.
Ama ilahi adalet tecelli etti.
Paralelciler ve işbirlikçileri kaçacak delik ararken, İsmail hoca dimdik ayakta durdu, iade-i itibar gördü.
Hala daha paralelcilerle gizli iş tutanlar, üniversitedeki bilim adamlarına çamur atmaya kalkışanlar, sizlerin gerçekten yatacak yeriniz yok..
FARUK ÖZLÜ İLK HATASINI YAPTI!
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, bakan olduktan sonra ilk hatasını yapıverdi.
Valilik tarafından düzenlenen iftar programında makam gücünü kullanarak, A protokolü masasına AK Parti’ye şiddetle karşı olan birini oturttu.
Bakanın danışmanına talimat vererek A protokolü masasına oturttuğu zat-ı muhterem, her fırsatta AK Parti İl Başkanı Hikmet Keskin ile Belediye Başkanı Mehmet Keleş’i yıpratmak ve altlarını oymak için çeşitli atraksiyonlar yaptığını cümle alem biliyor.
Özlü, işte böyle bir zihniyete sahip şahsa ilgi ve itibar gösteriyor.
Bakan Özlü’nün bu davranışı AK Parti teşkilatında ve devlet protokolü mensuplarında ciddi rahatsızlık uyandırdığını öğrendim.
Faruk Özlü’nün protokol kurallarını çiğnemesine sebep ne olabilir acaba?
Yoksa o zat, Özlü’ye akıl hocalığı filan mı yapıyor?
Sayın Bakan’a bir atasözümüzü hatırlatmak isterim:
Kılavuzu karga olanın..