HAYIRCILARI VATAN HAİNİ GİBİ GÖRMEK ÇOK BÜYÜK BİR YANLIŞTIR
12 Eylül askeri darbesinin ardından 1982’de darbe Anayasası referanduma sunuldu.
Başta Kenan Evren olmak üzere darbeciler, il il gezerek Anayasaya evet kampanyası düzenlediler.
O dönem siyasi partiler kapatıldığı ve siyasetçiler yasaklı oldukları için, sivil toplum kuruluşları ve sendikalar kapatılıp yöneticileri içeri atıldığı için, darbe Anayasası’na karşı hayır kampanyası yapılamadı.
Çok az da olsa bazı kesimlerden cılız bir hayır sesi çıkınca, darbe lideri Evren onları hain anlamına gelebilecek ağır ithamlarla suçladı.
Henüz darbenin ağır etkisi devam ediyordu. Böyle bir ortamda referanduma gidildi ve Anayasa yüzde 92 oyla kabul edildi.
16 Nisan’da yine referanduma gidiliyor.
Maalesef bugün de istemediğimiz bir kutuplaşma oluşmaya başladı.
Evet diyenler vatansever, hayır diyenler adeta vatan haini olarak yaftalanıyor.
Özgürce, korkmadan ve başıma bir iş gelecekmiş diye çekinmeden evet demek kolay, ama hayır demek biraz maça istiyor!
Hayırcılar için yafta hazır; ya PKK’lıdır, ya da FETÖ’cü..
CHP’liler hayır dediği için vatan haini mi?
Hayır kampanyası başlatan Milli Görüş geleneğinin temsilcisi konumunda olan Saadet Partilileri hangi sınıfa dahil edeceğiz?
Kendini ülkücü ve milliyetçi olarak tanımlayanlar hayır derse PKK’lı mı, yoksa FETÖ’cü mü olacaklar?
O zaman çözüm sürecinde HDP ve Öcalan’la aynı telden çalan AK Partililer’e nasıl bir tanım bulmalı?
Örneğin, 2007 ve 2010 referandumuna FETÖ tam destek vermiş ve “evet” demişti. Bunu nasıl izah etmeli?
Arkadaşlar, evet diyenler de, hayır diyenler de bu milletin unsurlarıdır.
Zira her iki taraf da ülkenin daha iyi olması düşüncesiyle fikirlerini ifade etmektedir.
Kimsenin, düşüncesini açıklayan insanları ötekileştirmeye hakkı yoktur.
Hayırcıları vatan haini ilan etmek sadece kutuplaşmayı ve ötekileştirmeyi artırır.
Böyle bir ortam huzur ve kardeşliği zedeler.
Çok merak ediyorum, acaba evetçiler, anayasa değişikliğine kimsenin itiraz etmemesini, sadece evet diyenlerin sesinin çıkmasını, kimsenin eleştiri yapmamasını, hayırcıların korku içinde yaşamalarını mı istiyorlar?
Demokrasi böyle bir şey midir?
AYŞE KEŞİR EĞİTİMDEKİ BAŞARISIZLIĞA MÜTHİŞ BİR ÇÖZÜM BULMUŞ!
AK Parti Milletvekili Ayşe Keşir, geçenlerdeki konuşmasında Düzce’nin eğitimdeki başarısızlık sorununa köklü bir çözüm bulduğunu açıkladı.
Keşir, özetle, Düzce merkezi ve Akçakoca’yı dışarıda tutarak, diğer ilçelerin “zorunlu hizmet bölgesi” statüsüne alınacağını, öğretmenlerin daha uzun süre görevde kalacağını, okullarda tayin sebebiyle sık öğretmen değişikliği yaşanmayacağını ve böylece başarıya ulaşılacağını buyurdu.
Ayşe hanımı, bugüne kadar kimsenin aklına gelmeyen, kimsenin düşünemediği bu parlak çözümü sebebiyle kutluyorum.
Hatırlarsanız Ayşe hanım, Akçakoca’da Sosyal Bilimler Lisesi’ni dağıtarak ve mağduriyetlere neden olarak da eğitimde başarıya (!) odaklı bir çalışma yapmış ve özellikle velilerden alkış (!) almıştı.
Sayın Keşir’in yeni icadının Düzce’yi eğitimde başarıya ulaştıracağını elbette zaman gösterecek. Ancak keşke önceliği “liyakat” sorununa verseydi daha iyi olurdu.
Zira, Düzce’nin eğitim alanındaki temel problemi, idareci ve öğretmen kadrolarının yeterli liyakatta olmamasıdır.
Liyakat sorunu halledilmediği müddetçe diğer çalışmalar sadece laftan ibaret kalır ve eğitimdeki başarısızlık sorununa köklü çözüm getirmez.
GÖNÜL ASUK
Düzce Belediye Meclis Üyesi Gönül Asuk, çok önemli başarılı işlere imza atıyor.
Sosyal İşler Müdürlüğü’nden sorumlu olan Asuk, muhtaç ve sıkıntı içindeki insanların yardımına koşuyor, dertlerin derman oluyor.
Küçümsenmeyecek olumlu sonuçlar alıyor.
Bugüne kadar yüzlerce aileye yardım eden ve destek olan, sıkıntılarına çözüm bulan Gönül Asuk, belediyenin bu alandaki başarısında önemli pay sahibi.
Marifet iltifada tabidir..
Gönül hanımı elde ettiği başarılı çalışmalarından dolayı kutluyorum.