YALAKALIĞIN ZİRVESİ VE ŞARKI SÖZLERİ!


YALAKALIĞIN ZİRVE YAPTIĞI TWİT!

Düzce Belediyesi İnsan Kaynakları Müdürü Burçin Sarıcan, sosyal medya hesabından “İstanbul’un yönetimi referans olarak alınacaksa siyaset tarihinin tartışmasız en büyük lideri  R. Tayyip Erdoğan, ülke yönetimleri referans alınacaksa kainatın lideri yine Erdoğan..” diye paylaşımda bulundu.

CHP Milletvekili Mahmut Tanal da, bu paylaşıma tepki göstererek, “Yalakalığın zirve yaptığı twit” dedi.

Sarıcan’ın paylaşımına sert eleştiriler ve tepkiler de gösterildi.

Çok az da olsa tarih, siyaset ve din tarihini bilen herhangi biri, sıradan bir Müslüman dahi Erdoğan’ı “kainatın lideri” olarak tanımlamaz, tanımlamaya cüret edemez.

Erdoğan’a böyle bir sıfatı yakıştıran da, son İslam peygamberine saygısızlık, hatta hakaret etmiş olur.

Sezen Aksu’nun 5 yıl önce çıkardığı şarkıda, Allah’ın yasağını çiğnedikleri ve şeytana uydukları için cennetten kovulan Adem ve Havva için kullandığı “cahil” sözcüğü bile, “kainatın lideri” ifadesinin yanında çok hafif kalır.

Utanmasa, belki de kainatın efendisi diyecekti..

Burçin Sarıcan’ın bu ilk icraatı değil. Sosyal medya hesapları üzerinden muhalefetin aleyhine sürekli siyasi paylaşımlarda bulunduğu, adeta AK Parti’nin militanı gibi hareket ettiği biliniyor.

Belediye gibi kamu kuruluşunda memur sıfatıyla görev yapanların, siyasi  militanlık yapmaları kabul edilemez.

Mensup olduğu siyasi partinin gücüne ya da bağlı bulunduğu belediye başkanına güvenerek hiçbir maaşlı memur, trollük yapamaz.

Maaşını halkın ödediği vergilerden alan, kamu kaynaklarını kullanan biri muhalefete saldıramaz.

Peki nasıl oluyor da Belediye Başkanı Faruk Özlü, altındaki bir memurun siyasi militanlık yapmasına izin veriyor?

Yıllarca memur olarak üst düzey bürokratlık yapmış, bürokratlığı döneminde muhalefetin de saygısını kazanmış, işini ve görevini yaparken siyasi görüş ve düşüncelerine göre değil, devletin ve kurumun ilke ve teamüllerine göre hareket etmiş Faruk Özlü’nün, altında maaşlı çalışan birinin siyasi militanlık yapmasına izin vermesi oldukça düşündürücüdür..

 

MİHRABIM DİYEREK SANA YÜZ VURDUM!

 

Sezen Aksu’nun 5 yıl önce çıkardığı “Şahane bir şey yaşamak” isimli şarkısında Adem ve Havva ile ilgili “cahil” sözü üzerinden kıyamet kopartıldı.

İş o noktaya vardı ki, siyasetçiler Aksu’nun “dilini koparmaktan” söz etti.

Peki ya diğer şarkıcılar ve şarkılara ne demeli?

Zeki Müren’in “Mihrabım diyerek sana yüz vurdum”, Orhan Gencebay’ın “Kaderin böylesine yazıklar olsun”, Nükhet Duru’nun “Sen gördüğüm son ilahsın”, Edip Akbayram’ın “Bir sitem yolla Allah’a”, Muazzez Abacı’nın “Seninle cehenmem ödüldür bana, sensiz cennet sürgün sayılır bana”, Duman “Aldanma öbür dünyaya”, Erol Evgin’in “Seni sevmek ibadetim”, Ebru Gündeş’in “Aşk tadında ibadet”, Ahmet Kaya’nın “Allah’ına, kitabına sövüp saydım”, Ferhat Göçer’in “Cenneti değişmem saçının teline”, Mahsuni Şerif’in “Yaradan bir can vermiş boşu boşuna”, Selami Şahin’in “Tapılacak kadınsın” ..

Bu listeyi çok daha uzatabiliriz.

Muhafazakarından sosyalistine, devrimcisinden ülkücüsüne, liberalinden lümpenine, yaşlısından gencine bu şarkılarla büyüdük; mutluluklarımızı bu şarkılarla dile getirdik, aşklarımıza, acılarımıza, dertlerimize bu şarkılarda derman aradık..

Şimdi ne yapalım?

Zeki Müren başta olmak üzere sanatçılarımızı mı karalayalım, kötüleyelim, yerden yere vuralım, şarkıları mı hafızalarımızdan silelim, tövbeye mi gelelim?

Ülke olarak ne hale geldik, nereye gidiyoruz?